8 Ekim 2014 Çarşamba

Utanın Modern Köleler...

Devrim dedik eşitlik dedik demokrasiden dem vurduk….
Sanayi devriminin artık cümleleri ile beraber birer modern köle olduk. Kavramlarımız kayboldu hep ESKİ`den diye laflara başlar olduk. 
Kavramlarımız basitleşti, dahası biz basitleştik biz kendimizi tüketir olduk. Tüketim toplumu olmanın yanı sıra hayatımızdaki herşeyi işi bitince hayatımızın dışına attık. Canavarlaştık Yalnızlaştık.
Her insan analı babalı doğar PİÇ kavramını hayatımıza adapte ettik. Yeryüzünün tek yetimi Adem ve Havva`dır.
Habille Kabil`in miraslarını devam ettirdik Nuh`un gemisinden kaçıp sular bize yetişmez sandık.

Eski sobalı evlerde bir odada kalabalık bir aile, sadece sabahları somun ekmeği gören ailelerin, dışarıda kar yağarken sıcacık içten duygularını  özler olduk.
Okul defterlerimizin kenarlarını süsler ve jelatinle kaplardık mutluyduk.
Sosyal paylaşım sitelerinin hiçbiri yoktu hatta internet yoktu ama sıkı dostluklarımız vardı.
Lastik ayakkabıların yırtılan yerlerini naylonla yapıştırıp giyerdik ama insandık.

Dostluk kavramlarımız, komşuluk kavramlarımız vardı hatta insani kavramlarımız vardı.

Şimdi sözüm ona çok modern kafe köşelerinde yalnız oturup, elimizde  aklımızı alan akıllı telefonlarla sağa sola insanlık dersi vermeye başladık. Kafamız eğik oysaki insanlığımızın mahcubiyetinden kafamız hep eğik oldu farkına varmadık.

Evde pişen yemeğin kokusu komşuya gitse de gitmede annemizin tıka basa doldurduğu tabağı sıcacık komşuya sunardık. Komşularımız vardı akrabalarımızdan önce.
Modern rezidanslarda pardon pardon çok modern hapishanelerde gelen kokuyu polise haber verdik komşumuzun komşularımızın cesetleri ile karşılaşır olduk. Biz yine çok modern olduk.

Modern çok modern doğan çocuklarımız modern hapishanelere doluştu. O adar mutlular ki en az her birinin 5 bin arkadaşı mevcut, facebook sayfalarında. Çok modern çocuklarımız sokağa çıktığında yapayalnız kaldı, şaşkın kaldı ve yalnızlaştırdık onları.
Apartman aralarında büyüyen çocukların bilmediği ve hiçbir zaman bilemeyeceği, Çelik çomak oyunlarını, sek sek oynamalarını, sapanla kuş avlamalarını, öğretmedik öğretemedik. Doğar doğmaz çocuklarımızın aklı olmasın diye doğum hediyesi olarak akıllarını tabletlere soktuk onları elektronikleştirdik.

Herşeyi hızlıca tüketir olduk yedik yedik yedik.
Bizim sıkı sıkı dostlarımız vardı aşklarımız arkadaşlarımız sırdaşlarımız vardı.
Yalnızlaştık.
Hayatımıza çocukları artık almamaya başladık, çocuğun bakması ne zor kelimelerle edepsiz cümleler kurarak annelerimizi üzer olduk.
Çocuklarımızın yerlerini artık köpekler aldı, hayvanlara beslediğimiz sevgiyi, insanlarımıza,  bizden olanlara vermez olduk bir tebessümü esirgedik. Biz hayvanlaştık.

Yüz görümlüğü selamlaşmalarda sarılıp öpmelerin ardında daha arkasını dönmeden sarıldığımız kişinin arkasında hiç düşünmeden hakaretler savurduk aynaya hiç bakmadık.

Köpeklerimizle yedik köpeklerimizle yattık ve insana olan sevgimizi köpeklere verdik.
Sahi aşklarımız vardı unutulmaz unutmadığımız, evlerden kaçırdığımız uğrunda her şeyi göze aldığımız aşklarımız.

Şimdide var aşklarımız hatta o öyle aşklarımız var ki tanıştıktan iki saat sonra yatakta bulduğumuz aşklarımız. Tenimizin uyumuna baktık , birbirimizin tadına ama insani duygularımızın tadına hiç bakmadık, insani duygumuz çünkü yoktu.

Orospu kavramlarını yerleştirdik ailemize.
Oğlumuz yapar erkek adamdır diye ortalığa salıverdik her karşı cinsi potansiyel orospu olarak gördük.
Kızımızın eve geç gelmesine karşın dayaklar attık kiminle sürtüyorsun orospumu olacaksın derken abisinin yaptıklarını hiç düşünmedik.
Hayatımız yalnızlaştı hepimiz birer modern köle olduk artık çıkar yollar aradık.

Psikologlara, psikiyatrlara gittik oralarda kuyruklar oluşturduk.

Dost, arkadaşlar edinmedik parayla kendimizi teselli yolları aradık ilaçlara bağlayıp hayallere daldık başımızı yine aklımızı verdiğimiz akıllı telefonlara daldı. 

Eğilmeyi Sevmiyorum...


eğilmeyi seviyorum hiç de eğilmedim Biz Rükuda Eğiliriz Aşk`la AŞK için secdeye varırız.düşmüş kelimelerimi yerde toparlıyorum oturtuyorum yüreğimin tam orta yerine. taşlaştıran soysuz cümlelerin iğneliyor toparladığım cümlelerimi. "Sevinme" hali Tanrının gördüğü kaç hüzne işaret? Ya ağlamalarım; hangi gülmelerine sebep uzaktan uzağa, senin ilgisizliğin ise, duayla mümkün diyor sol yanım toparladığım cümleler? Yalnızca Adem ve Şeytan mı var senin lugatında, ben koşmak isterken sana, bacaklarımı neden kırıyorsunki. Şimdi şükrü bacağını kırana mı, ayağımı bana kırdırana mı etmeliyim. Hiç hesap ettin daha kaç bahar yaşayacaksın? Yooo hesap kitap bilmezsin sen, sen hayal kurmayı da sevmezsin ama hayal alemindesin. Sen kendi dünyanı rasathaneye çevirmişsin unutmak için kendini kandırıyorsun. Sen gökten bir yıldız çalmayı bile denememişsin hatta farkında bile değilsin. Şarabın tadı iyidir yakar akan kanı hatırlatır unutturmaz sana içindeki yalnızlığı ama kaçamak sahte mutluluklar yaşatır aşk sapmasındasın yar değdim aşk sapmasındasın. Cümleleri seviştirdin mi hiç karşılıksız olarak hiç semaya hayran oldun mu olmadın olamadın. Ceplerinde değişik dudaklar  var tanımadığını beklemektesin hangisi diye bedenin hüzünle gusulde, tahammülsüz alevlerle boğuşuyorsun kendini kandırmakla meşgulsün. Güvercinleri eziyorsun zeytin dalını tanımıyorsun tanıttırmıyorsun.